11 Temmuz 2015 Cumartesi

Gülün Anlamı

Bir zamanlar uzak diyarlarda küçük bir kasabada dürüst ve çalışkan bir genç yaşarmış. Tüm gün ustasından öğrendiği gibi demir döver kasabanın tüm ihtiyaçlarını giderirmiş. Sutean adındaki bu genç adam herkes tarafından sevilen sayılan biriymiş.Bir gün dükkanına eski bir tencereyi tamir ettirmek isteyen hizmetçisi ile birlikte Rosa adında çok çok güzel bir kız gelmiş.. Sutean görür görmez bu kıza aşık olmuş, ama kız ona fazla yüz vermemiş. Tencereyi bırakıp dükkandan çıkmış. Güzel kızın ayrılması ile birlikte sanki dükkandaki ateş sönmüş; demirci Sutean'in kalbini buz gibi bir şey kaplamış. Güzel kızın kalbini kazanabilmek için bir çare aramaya başlamış. Ocağının başına oturmuş düşünürken bir parça demir almış ve onu şekillendirmeye başlamış. Çalıştıkça çalışmış ve ortaya çıkan şey şimdiye kadar yaptığı hiçbir şeye benzememiş. Eşi benzeri görülmemiş bir çiçek yapmış demirden... incecik yaprakları birbiri etrafında kapanan dünyanın en güzel çiçeğini... Sabah tencereyi almaya sadece hizmetçi kız gelmiş. Demirci Sutean üzülse de güzel kızı göremediği için tüm umudunu çiçeğine yüklemiş ve aşkının elçisi olarak göndermiş hizmetçiyle...güzel kız çiçeği görünce büyülenmiş, kalbi yumuşamış ve Sutean'in aşkına karşılık vermiş... Sutean güzeller güzeli kız ile evlenmek için kızın babasından izin almak üzere yaşadıkları şatoya gitmiş.Güzel kızın babası bir büyücüymüş, ve kızının sıradan bir adama, bir demirciye aşık olmasına çok öfkelenmiş. Bu ilişkiye hemen bir son vermeye yemin etmiş. Hemen orada Sutean'i öldürecek bir lanet okumaya başlamış ki, kızı dizlerine kapanıp onu engellemiş.bunun üzerine büyücü kurnazlığa başvurmuş; Sutean eğer sabaha dek şatonun etrafını demir bir çit ile çevirirse kızı ile evlenmesine izin verecek eğer başaramazsa güneş doğarken Sutean taşa dönecekmiş. Eğer korkuyorsa bir daha dönmemek üzere şatoyu terk edebileceğini söylemiş demirciye.. Demirci korkup da sevdiğini terk edebilecek biri değilmiş. Hemen işe başlamış, durup dinlenmeden çubuklar, teller hazırlayıp onları diziyormuş. Sabaha karşı büyücü demircinin çiti yetiştireceğini anlamış, ve onu engellemek için aklına bir kurnazlık daha gelmiş... kızının kılığına bürünmüş ve şarkı söylemeye başlamış. Şarkı öyle derin öyle güzelmiş ki... demirci çekicini bırakıp dinlemeye başlamış...Büyücü güneş doğana dek söylemiş. Güneş ışıkları penceresine vurduğunda güzel kız uyanmış, hemen pencereye koşmuş; çitin yarısı duruyormuş... demirciyi uyarıp güneş ışığından kaçırmak istemiş, ama geç kalmış.. Gün ışığı üzerine değer değmez genç adam taşa dönüşmüş...büyücü neredeyse mutluluktan uçmak üzereymiş. Babasının oynadığı oyunu gören kız çok üzülmüş, ve elinde demircinin hediyesi olan demir çiçek ile taşa dönüşmüş olan sevgilisinin yanına koşmuş. Ağlamış, ağlamış, ağlamış... göz yaşları taşı eritememiş, ama demirden çiçeği canlandırmış. Gözyaşları ile beslenen çiçek büyümüş, serpilmiş, tüm şatonun etrafını çevrelemiş. Demircinin tamamlayamadığı çiti çiçeği tamamlamış. Bu güzel çiçeği görüp beğenenler alıp başka yerlere de ekmişler ve böylece tüm dünyaya yayılmış. Güzeller güzeli Rosa'nin (Gül) anısına her yerde onun adı ile anılır olmuş. 


-------------------------------------------------------------------------------- 
Bir odada dört mum sessizce yanıyordu. O kadar derin bir sessizlik hüküm 
sürüyordu ki odada, aralarındaki fısıltı şeklindeki konuşmalar bile 
rahatlıkla işitiliyordu. 

1. Mum "ben Barış'ım!" dedi. Ancak kimse benim sürekli yanık kalıp, etrafima 
ışık saçabilmeme yardımcı olmuyor. Artık sönmek üzereyim... Ve sessizce 
karanliğa gömülüverir... 

2. Mum "ben İman'ım" der. Ama artık gerekli olduğuma inanmıyorum.. Yanık 
kalmamın da bir kıymeti kalmadı, diye eklerken hafif bir esinti ışığını 
söndürüverir. 

3. Mum çok üzgündür. "Ben SEVGİ'yim" ama etrafıma ışık verecek gücüm kalmadı. 
İnsanlar beni hep kenara itiyorlar. Kendilerine en yakın olanları bile 
sevmemeye başladılar. Sessizce söner gider Sevgi mumu... 

O sırada içeri aniden bir çocuk girer. 3 mumun söndüğünü görünce sebebini 
sorar ve niçin sonuna kadar yanmadıklarına hayıflanarak ağlamaya başlar. 

4. Mum, yumuşak ve yatışıtırıcı sesi ile çocuğa ağlamamasını söyler. "Korkma 
ben etrafıma ışık saçtığım sürece diğerleri yeniden yanarlar ve onlar da 
aydınlatmaya devam ederler. Zira ben UMUD'UM !" Gözleri parlayan çocuk umut 
mumunu alır ve diğerlerini sevgiyle teker teker yakar. 

İçinizdeki umut mumunun saçtığı ışığı asla söndürmeyin. Küçük çocuk gibi 
diğer sönmek üzere olan üç mumun da sürekli yanık kalmalari için çaba 
harcayın... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder