21 Nisan 2016 Perşembe

TEKNOLOJİ, DEMOKRASİ, TÜMSEKLER VE KAVŞAKLAR

Girişimci dünyaya katılmanın bedeli son yıllarda oldukça düştü. Artık, önceden yalnızca kurumsal kullanıcıların kullanabildiği ürünlerin herkes tarafında rahatça kullanılabildiği bir noktadayız. Dünyayı değiştiren inovasyonlara erişim artık yalnızca elit bir azınlığın elinde değil. Teknoloji, artık daha demokratik ve tüketiciye uyarlanmış durumda.

Bilgisayarların performansları teknoloji tutkunlarının beklentilerini gerçekleştirmenin çok daha ötesine geçti. Elinizdeki akıllı telefonun sahip olduğu işlem gücü, 1985 yılında ancak bir süperbilgisayar tarafından sunulabiliyordu. Google Belgeler, Skype ve Dropbox gibi ücretsiz araçlar, "iş yapma" maliyetini oldukça azalttı. Elinizde bir bilgisayar olduğu sürece her şeyi bulut üzerinden sorunsuzca, oldukça uygun bir maliyetle yapabiliyorsunuz. Kullandığınız araçların ise ölçeklenmesine mani hiçbir şey yok.

Bu durum, şüphesiz on yıl önce bir girişim oluşturmak için gerekli olan "donanım ekibinin" önceki değerini yitirmesine neden oldu. Yatırımcılar artık çoğu girişimde böyle bir ekibin olup olmadığına bakmıyor. Geçmişte risk sermayedarlarının temel rolü girişimcilere prototip ya da deneme aşamasında bir ürün oluşturmak için gerekli başlangıç sermayesini sağlamaktı. Bir ürün, tüketicilere sunulmadan önce üretilmek zorundaydı ve bunun için de belirli bir sermaye gerekliydi. Yatırımcılar, en yalın ürünü hemen görmekte ısrar etmiyordu çünkü en yalın ürün oluşturma süreci bile yıllar süren emek ve milyonlarca dolar sermaye gerektirebilirdi.

Pazara giriş masrafı azaldığından rekabet fazlasıyla keskinleşti. Teknolojinin demokratikleşmesi, insanların fikirlerini gerçeğe düşük maliyetle geçirebilmesini sağladı. Günümüzde bir iş fikrine sahip herhangi bir birey en yalın ürünü ucuz ve hızlı biçimde oluşturabilir. Madalyonun öteki yüzüne baktığımızda ise pazara giriş maliyeti fazlasıyla azaldığı için rekabetin çok daha arttığını ve yerel/bölgesel rekabetin küresel bir rekabete dönüştüğünü görür olduk. Bu yarışta kaybedenlerin sayısı da girişimlerin çoğalmasıyla orantılı olarak arttı. Çok kişi yarışıyor, çok kişi kaybediyor.

Başarılı girişimciler ise bu değişimi anlayıp, derdini ona göre anlatanlar. Artık erken seviyede yatırım yapan yatırımcılar, girişimin en yalın ürünü oluşturması için yatırım yapmıyor. En yalın ürünü kendi paranızla yapmak zorunda kalıyorsunuz (ya da aile ve arkadaş faktörü burada devreye giriyor). Profesyonel yatırımcılar bir işe yatırım yapmadan önce ürünü çalışır halde görmek istiyorlar.

Neye nereye kadar kafa tutacağınızı bilmelisiniz

Girişimcilerin artık sunumlarında gerçek bir şeyler göstermesi gerek. Yani gerçek kullanıcıların ürünü kullandığını ve büyük bir pazar fırsatının olduğunu yatırımcıya anlatmalılar. Yatırımcıların erken seviyede başarı imaresi araması insanları elbette şaşırtmıyor ancak "iyi görünmek" artık yegane kriter değil. Hızlı ölçeklenmenin sağlanamadığı (ya da sağlanabileceğine inanılmayan) durumlarda ürünün olması da kâr etmiyor. Girişimci, yatırımcıya yaptığı sunumda en yalın ürünün de ötesine geçip hızlı bir büyüme planı sunmak zorunda. Bu sürecin en önemli aşaması ise kullanıcı edinim stratejisi. Eğer yatırımcının bu stratejiye ilişkin sorularını yanıtlayamazsanız başınız ağrıyabilir.

Neye nereye kadar kafa tutacağınızı bilmelisiniz. Özellikle uygulama pazarında girişimciler zorlu bir yolda gitmeye hazırlıklı olmalı. Reddedilme ve izolasyon bu yolda size yabancı kelimeler olmayacak. Kendi şirketini kurmak oldukça "yalnız" bir macera. Sonuçların sorumlusu yalnızca siz olursunuz. Girişimlerin yüzde doksanı batıyor. Endüstrinin kırılganlığını dikkate alacak olursak ayakları yere basan şirketin bile zaman zaman zorluklarla karşılaştıklarını görebiliyoruz. Bazı yerler diğer yerlere oranla size biraz daha özgürlük sağlayabilir ancak yine de nereye kadar dayanmanız gerektiğini iyi bilmeniz gerekiyor.

Kendinize dikkat etmeniz işinizi beslemeniz kadar önemli. Bir fikirden gerçek bir ürün oluşturmak için varınızı yoğunuzu ortaya koymanız gerekiyor ve bu oldukça inatçı olmanız gereken, maddi ve manevi tüm kaynaklarınızı sonuna kadar kullandığınız bir süreç. Eğlenceli bir şeyler okuyun, egzersiz yapın, iyi yiyin, iyi uyuyun. Karşılaştığınız sorunlarınızı konuşabileceğiniz bir mentor edinin.

Eğer bir teknoloji girişimcisi olarak kendi işinizin başına geçmek istiyorsanız işin sırrı en yalın ürün oluşturmakta. Süreçte size yardımcı olabilecek bir sürü ücretsiz kaynak var ve bunları kullanmanız gerek. Buluşmalara, toplantılara ve etkinliklere giderek yeni insanlarla tanışmanız da oldukça önemli. Tıpkı İTÜ Çekirdek gibi kuluçka merkezleri girişimcilere çalışabilmeleri için yer, başlangıç sermayesi ve mentorluk hizmeti vererek sürecin hızlanmasını sağlıyorlar. Elbette her kuluçka merkezinin sunduğu imkanlar farklı ancak genel olarak "kuluçka merkezi" adlı oluşumların Türkiye'deki varlığı bile sizin için büyük bir destek olacaktır.

Teknolojinin demokratikleşmesinden en çok kim kâr ediyor? Yeni başlayanlar, iki iş arası geçiş yapan insanlar ve hatta daha deneyimli ancak kurumsal hayatta kapana kısılmış gibi hissedenler, kısacası herkes! Eğer tek başınıza yola atılmak istiyorsanız, en uygun zamanlardan birinde bulunuyorsunuz. Bu fırsatı değerlendirin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder