Artık neredeyse herkesin cebinde internete bağlı bir cihaz fakat markalar hâlâ mobil kanallar üzerinden müşteriyle etkileşime geçmekte zorlanıyor.
Mobil platformlarda reklamlar için ayrılan alanlar, bilgisayarlardaki gibi içeriğin dışarısında kalan özel alanlar değil ve çoğu zaman içeriğin üzerine biniyor. Bu da markalara mobilde müşterileriyle sağlıklı bir etkileşim kurmalarının önünde engel teşkil ediyor.
Birçok firma, bu durum karşısında web üzerinde uyguladığı reklam stratejilerini doğrudan mobile uyarlayarak şansını deniyor. Açıkçası bu birçok açıdan anlamsız sonuçlar doğuruyor. En önemlisi ise marka reklamcılığının çekirdek amacına ters düşüyor: Müşteriler ile duygusal bir bağ oluşturmak.
Girişiminizi mobil platformlar üzerinden kullanıcılar ile tanıştırırken kullanabileceğiniz üç geçerli mobil reklam stratejisi şu şekilde:
1. Doğru Zamanlama
Amaç, fırsat bulunan ilk anda müşterilerinizi mobil reklamlara maruz bırakmak değil. Öncelikle, kullanıcıların ne zaman gördükleri yeni içeriklere ılımlı yaklaştıklarını saptamanız ve bundan yola çıkarak reklamlarınızı hedeflemeniz gerekiyor. Gelgelelim bunu öğrenmek çok adımlı bir süreç.
Örneğin oyuncu mobil oyununuzda bir bölüme takılıp kaldığında, bu duygusal durumu oyuncunun gönlünü kazanabileceğiniz bir marka mesajı ile değerlendirebilirsiniz. Bu senaryoda, oyuncuya ekstradan bir oynama hakkı vermek doğru bir strateji olabilir.
Mobilde kullanıcılar ile etkileşime geçmek için, otomatik reklam ve mesajları geride bırakmak şart. Markanız ile kullanıcınız arasında gerçek bir duygu alışverişi yaşanması, marka reklamınızın veriler ışığında doğru zamanlanması ile gerçekleşebilir. Örneğin, fotoğraf uygulamanızda ücretli bir filtreyi deneyen fakat satın almayan kullanıcınıza o filtreyi ücretsiz verebilirsiniz. Kullanıcılarınız, size gönderdikleri veriler ile iletişimin onlara düşen tarafını gerçekleştiriyor. Size düşen ise bu verileri okuyarak, içgüdüsel kullanımlarına uygun olarak markanızı öne çıkarmak.
2. Adrese teslim
Doğru zamanı tespit ettiğinizde, marka reklamınızın kullanıcılara teslim edilme sürecine geçebilirsiniz. Bu noktada, kullanıcıların uygulamanızı kullanma şekillerini iyi bilmeniz ve bundan yola çıkarak onların kullanım alışkanlıklarını ve edindikleri kullanım tecrübesini etkilemeyen bir reklam formatı belirlemeniz yararınıza olur. Eğer size ait olmayan bir platforma reklam veriyorsanız; reklamınızı en ideal şekilde sunabilmek için, uygulamanın geliştiricileri ile birlikte çalışmalısınız.
3. Değer sunun
Çoğu kullanıcı ilgisini ve müşteri sadakatini karşılıksız sunmuyor. Bunları istiyorsanız, önce onlara bir değer sunmanız gerekiyor. Bir vaat… Bunu gören kullanıcı, ona sunmak istediğiniz değerin zaman harcamaya değer olup olmadığına karar vererek reklamınız ile etkileşime girecek ya da girmeyecek.
Kullanıcı gözünden bakarsanız, reklamın kendisi başlı başına bir değer değildir. Sonuçta kullanıcının uygulamada yaşadığı tecrübeyi geliştirmez ve firmanızı takdir etmek için elinde hiçbir sebep olmaz. Uygulamanızı kullanan insanların hoşlarına gidecek sanal veya gerçek değerleri onlara sunmalısınız.
Kullanıcıları reklamlarla etkileşime girmeye zorlamak, cihazlarının tüm ekranını kaplamak kötü bir fikir. Eğer reklamınız keyifli geçen bir anı yarıda kesip, keyifli tecrübeyi bitirirse kaş yapayım derken göz çıkarmış olursunuz. Bu risk alınmaya değmeyecek kadar büyük. Bunun yerine, kullanıcılarınızın reklamlarla etkileşime geçme şekillerini seçmelerine izin verin. Eğer istemiyorlarsa, aynı reklamı daha büyük ve daha agresif bir şekilde sunmak hiçbir şeyi değiştirmeyecektir; kullanıcıların sinirine dokunmak dışında…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder